23 Eylül 2016 Cuma
CHE (ÖLÜMSÜZLER) EKİM 1996
FİDEL İÇİN ŞARKI
Che Guevara
Korkutacaklarını düşünme bizi,
ödüller ve madalyalarla.
Bir tüfek, kurşunlar ve bir bomba;
o kadar.
Eğer silahları bizi biçerse
Küba'nın gözyaşlarını isteriz sadece,
savaşçıları örten
ve tarihle akıp giden;
o kadar.
destekleyenler
T. Maliye-Sen, T. Yargı-Sen, Eğitim-Sen, Tarım-Sen, Turizm-Sen, Enerji
Yapı-Yol-Sen, SES, T. Sosyal-Sen, Haber-Sen, T. Bel-Sen, BTS, Bank-Sen,
Basın-İş, Belediye-İş, Genel-İş, T. Harb-İş, Demiryol-İş sendikalarından
emekçiler ve devrimci tutsak aileleri
8 Ekim 1996, Mamak Bel. N. Salonu, 19:00
9 Ekim 1996, Kadıköy BEKSAV, 20:00
10 Ekim 1996, Beyoğlu MKM, 20:00
HASTA
Tarihin kimi dönemeçlerinde yoksulların isyanı ile seçkin
dehaların öfkesi, toplumu dönüştürmenin bilinci ile coşkusu, kahramanca adanış
ile kolektif eylem tek bir başkaldırı da ve tek bir insanda birleşip
billurlaşabiliyor.
Bizim için Ernesto Che Guevara, akıl ve yüreğin, devrimin
güncelliği ve tarihsel bir tragedyanın pırıltılı bir bileşimidir.
Sömürüsüz ve bir sınıfsız bir dünya için içimizi kavuran umudu,
sömürülen sınıfın, ezilen halkların kini ve şiddeti ile bağdaşır kılan bir
devrimcilik tarzıdır asıl ölümsüz olan. Sokakların, fabrikaların ve dağların
gereksindiği budur.
Che'nin öldürüldüğü Ekim günü Anadolu'nun ve Dünyanın birçok
yerinde devrimcilerin, komünistlerin asıldığı boğazlandığı ve katledilmeye
devam edildiği diğer 364 günden bir tanesi. Onların matemlerini tutmuyoruz,
ancak ölümsüz kılıyoruz. Latin Amerika'dan dünyaya yöneltilen bu devrimci
haykırışın sahibi, kendi öyküsü, yaşamı ve eylemi ile her toplumsal mücadele
veren insanın kaçamayacağı yaşamsal birçok tercihin ölümsüz hatırlatıcısı da
oluyor.
Oyunumuz bir ölüm ile başlıyor, çünkü Che'nin ölümü göze alınmış
hatta tasarlanmış bir ölüm. Gerçek devrimcileri yorgun demokratlardan ve
bireyci dünyanın çıkışsızlıklarının girdabında dönenen kaçıcı intihar
eğiliminden ayırdeden nitelik "gemilerini yakma bilinci"dir. Hatta
bir ülkede başarılı bir devrim yaptıktan sonra bile gemilerini yakmak...
Devrimciler ölse bile devrimci eylemleri ölümsüzleşmelidir.
Paris Komünü'nden Ekim Devrimi'ne, nazilere kök söktüren partizanlardan
Kızıldere'ye ve Diyarbakır zindanlarına kadar bir aşamasında devrimcilerin
katledildiği dönemeçler, bir yenilgiyi imler gibi görünen kayıplar aslında
belli bir ertelenmeyle tarihe vurulan damgalardır.
Böylece yılgınlığın; düzenin cevaz verdiği yuvalarda politika
yapmanın, elde silah ölenlere "yiğitçe ama..." diye başlayan sinsi
burun kıvırmaların moda olduğu bugünlerde Ernesto Che Guevara'nın ölümü
kuşakları sarsan bir tokata, terbiye edici bir tokata dönüşüveriyor.
Sıcak kavga içindeki sınavdan sınıfta kalmış büyük sol politika
ustalarının, daha kötüsü sınavdan bile geçmemiş demeç politikacılığının,
savaşan önderlik misyonundan ne denli uzak olduğunu trajik bir şekilde
yaşamıyor muyuz? "Her devrimci büyük bir aşkla yola koyulmalıdır."
diyen Che'nin kendi püritan yaşamı bize devrimin aşksız, aşkın cesaretsiz
olmayacağını imgeliyor.
Devrimcilerin düzene dönük olması gereken yıkıcılıklarını zaman
zaman birbirlerine yönelttikleri, komünistlerin tarihte ve bugün fikir ve hedef
farklılığı yüzünden birbirlerini siyasal ve daha da acısı fiziksel olarak
tasfiye ettikleri çirkin tarzlarla boğuştuğumuz bugünlerde, Küba devriminin
liderleri olarak başta Fidel ve Che'nin tüm strateji farklılıklarına karşın
evlatlarını yemeyen bir devrim yapmalarında anlamlı mesajlar barınıyor.
Che ve Fidel, komünist ve gerilla olmanın gelişmediğini
kanıtladıkları kadar dost ve yoldaş olmanın da olanaklı hatta asıl gerekli olan
nitelikler olduğunu gösteriyorlar. Ölümsüzler derken birazda bunu kastediyoruz.
"Enternasyonalizm halkların inceliğidir." şeklindeki
incelikli yorumu yapan Che ile, Küba toprağına sökülmez bir şekilde kök salmış
bir devrimci iken emperyalizmin her zayıf halkasını kendi devrimci çalışma
alanı olarak gören bir dünya devrimciliğinin bayrağı da açılmıştır. Dünya
devrimi ile kavga ettiği toprağa kök salmış iradeyi birleştiren güncelleştiren
budur, işte Anadolu'yu Küba'ya, Ortadoğu'yu Latin Amerika'ya, Kürt özgürlük
hareketini Zapatistalara bağlayan köprü budur. Bizim de dağlarımız, bizim de
yaktığımız gemilerimiz, bizim de dünya devrimine sunacağımız armağanımız var.
Bunu harekete, bunu söze, bunu ışığa, sese, şiire dökmek bir onurdur.
Ve Che esir düşmenin değil, asıl sorunun teslim olmamakta
yattığını kendi eylemiyle kanıtlarken bu coğrafya'da devrimci tutsakları ölüme
iten hakim sınıfın devrimcilerin ölebilme pervasızlığı karşısındaki acizliğini
adeta önceden tarihe geçirmiştir. Oyunumuz devrimci tutsakların "Bizim de
esir ama teslim olmamış devrimcilerimiz var, Che." mesajına yaşayan tiyatronun
içinden bir destek verme anlamını da taşıyor.
O, Yeni İnsan'ın yaratılmasının soyut bir geleceğe
ertelenmesinin ya da uyuşuk düzen içi muhalifliğin harcı olmadığımın en büyük
savunucusudur.
Yaşayan Tiyatro ve Canşenliği Oyuncuları mülksüzleştirenlerin
mülksüzleştirildiği bir yaşam için bugünden izleyenlerin yüreklerini
kattıkları, dinleyenlerin bir şarkı söyleyerek oyundan ayrıldıkları,
ezilenlerin kendilerini ifade ettikleri bir anlatım ve dönüştürücülük,
duyarlılığından yola çıkarken Che'yi anlamlı bir ilham kaynağı olarak
ölümsüzleştirmeyi istiyor.
Egemen sınıfın eğlence ve izlencesinden kopuş ile
yöneten-yönetilen, bilen-öğrenen, oynayan-izleyen ilikişkisinden kopuşu devrimci
kitlelerle nefes alıp veren bir üretim eşliğinde birbirine bağlıyor.
Ölümsüzler ve özel olarak Che, bizlere özgürlük ve eşitliğin
emekçilerin ayaklarında terlik ve pijamayla değil, savaşarak yaratılabilecek
bir emek ürünü olacağını işaret etmiştir.
Bizler de katledilen devrimcilerin asıl hesabını
fabrikalarımızı, sokaklarımızı ve dağlarımızı savaşan emekçilerle
özgürleştirmemiz sayesinde olanaklı olduğunu öne sürüyoruz. Canşenliği
Oyuncuları, Burjuva Medyası'nın Che'yi yaşamın ve güncelin sıcaklığından
koparan efsaneleştirici zıpırlığından söküp alarak asıl dostlarına ve yoldaşlarına
iade etmek için sizlerle buluşuyor.
Etiketler:
alternatif tiyatro,
canşenliği oyuncuları,
che,
devrim,
küba. ca
26 Mayıs 2016 Perşembe
TUTKU- ÜÇ RENK
TUTKU- ÜÇ RENK
sokak oyunu
üretim yaratım
CANŞENLİĞİ OYUNCULARI
SARI-MAVİ-KIRMIZI
Hayatın başlangıcı bembeyaz bir boşluktur,
Hiçliktir aynı zamanda...
Ve bütün renklerdir beyaz ve her şeydir.
Doğurgandır, saftır, masumiyettir...
Sessizliktir ve karmaşadır.
Tutkuyla yaşanan bir aşk masalıdır beyaz…
Canlanır, yani kan gelir hayata ve beyaz kızarır…
Yeni bir hayattır.
Başlangıçtır yeni umutlara...
Canıyla kanıyla bu dünyanın güzelliklerine gelendir kırmızı…
İnsanca yaşamaya ve yaşatmaya gebedir gelen…
Ama zordur insanca yaşamak bu dünyada; hastalıklı dünyaya gelir
insanoğlu.
Dünyanın ve insanlığın sonbaharıdır; umutlar tükenmiştir.
Her
yerde savaş ve ölüm vardır.
Kuzeyde savaş, güneyde savaş, doğuda batıda savaş…
Kendi demokrasilerimiz ve özgürlüğümüz adına. Paranın egemenliği adına her yer sarıya kesmeli…
Geleceksizliğe, kimliksizliğe, kişiliksizliğe sürüklenen ve sararan bir insanlık.
Ölü canlar satılmaktadır sokaklarda, leş kargaları yesin diye…
Hücreleştirilmiş ve tek tipleşmiş insanlık veba gibi yayılan sarıya yani ölüme boyun eğmiştir.
Sarının hüküm
sürdüğü günlerdir hayat…
Yeniden doğum gerekir.
Kanlı canlı bir doğumdur ve adı kırmızıdır.
Özgürleşmek için insanca yaşamak için başkaldıran renktir kırmızı ve ölümünde doğumunda sebebidir.
Özgürleşmenin adıdır boyun eğmemek ve direnmek tutkuyla…
Egemenlerin ezberlerini alt üst eder ayağa kalkan her insan. Saldırır, saldırır…
Onu yutmak için…
İnsan ölümle yaşam arasındaki bu ince çizgide...
Değerlerinin sararıp
dökülmesine başkaldırır tutkuyla ve seçer sonsuz huzuru Maviyi…
Motorları
maviliklere tutkuyla sürer, güzel güneşli günler görmek için…
Engin denizlerdeki güzelliği var edebilmek adına tarih yazar...
Ve suda küçücükte olsa bir damla olup insanlığı çoğaltmak ve çoğalmak ister.
Mavinin huzur dolu sonsuzluğunda birey olmuştur…
Romantiklerin tutkusudur Maviye kesmek dünyayı, gerçek özgürlüğün simgesi maviye…
Sonsuz huzura, maviye…
Etiketler:
alternatif tiyatro,
barış,
canşenliği oyuncuları,
sokak tiyatrosu,
umut
2 Mayıs 2016 Pazartesi
26 Nisan 2016 Salı
Börklüce Mustafa 600 Yaşında
30/MAYIS 2016
GÜZELBAHÇE/ İZMİR
31/MAYIS 2016
KARABURUN/ İZMİR
07/HAZİRAN/2016
Saat:20:30
MODA SAHNESİ/KADIKÖY/İSTANBUL
Etiketler:
2016 börklüce yılı,
alevilik,
alternatif tiyatro,
börklüce mustafa,
şeyh bedrettin,
taziye,
tiyatro
22 Nisan 2016 Cuma
SEYRİ ALEM
Kah inerim yeryüzüne seyreder alem beni”
Nesimi
Sanat ve para üzerine biraz komedi, biraz hüzün ve
eğlencesiyle seyirlik bir tiyatro gösterisi hazırladık size.
Kahveleri içecek
ve cin gibi olacaksınız ki anlattığımız hikayelerden hisseler çıkarabilesiniz.
Tiyatro tarihinden örneklerle hırsızı-arsızı-uğursuzu-yolsuzu-kalpazanı-huysuzu
bu oyunda yok, desek de belki bulunabilir.
Parayla sanat olmaz ama parasız da olmaz.
Şunu da unutmamak gerek; “Hayat kısa sanat uzundur!”
Alemin seyri için, hoş gelip boş gitmeyeceğiniz bir oyun.
İyi seyirler...
MOLİERE
CAN YÜCEL
MEDDAH
ORTA OYUNU
NAZIM HİKMET
SHAKESPEARE
DERLEYEN VE YÖNETEN
HALDUN AÇIKSÖZLÜ
ÇIRAK
HARUN ÜMİT YILMAZ
ŞERİF ŞAHİNER
HALDUN AÇIKSÖZLÜ
IŞIK
İSMET ÇETİNKAYA
EFEKT
CEREN DEMİRDÖVEN
DEKOR
ERTUĞRUL KILINÇKAYA
Halk Sokak 11/3 SIHHİYE-ANKARA
0 312 430 77 29
cansenligi@yahoo.co.uk
www.cansenligi.org
Etiketler:
benim adım kırmızı,
canşenliği oyuncuları,
haldun açıksözlü,
meddah,
orhan pamuk,
orta oyunu,
tiyatro
8 Nisan 2016 Cuma
"geleceğin provası tiyatro" BALTACIOĞLU'NDAN BOAL'E ANADOLU'DA FORUM TİYATRO
İÇİNDEKİLER
I-Eğitimde Oyunun Rolü
a)Eğitim Nedir?
b)Eğitimde Drama
II-Ismayıl Hakkı Baltacıoğlu
a)Hayatı
b)Eserleri
c)Eğitim Hakkında Düşünceleri
d)Tiyatro Kuramları
III-Agusto Boal
a)Hayatı
b)Eserleri
c)Kuramsal Çalışmaları
IV-Canşenliği Oyuncuları
a)Tarihi
b)Uygulamalar
1-8 Mart 1998: “Çalışan Kadının Özgürleşmesi” Harb-İş Sendikası-Yalova Eğitim ve Dinlenme Tesisleri
2- Ağustos 1998: “Altıncıların Sonu” Çamköy Meydanı/ Bergama
3- 6-7 Eylül 2000: “Ne Yapsın Ahmet” Yeşilpınar/ Antakya
4- 15 Ağustos 2000: “Ali’den Mektup Var” Hacıbektaş Halkevi/Hacıbektaş
5- 18 Mart 2004: “Her Yaşın Güzelliğinde…” Balgat Yaşlılar Evi/Ankara
6- İstanbul Çalışmaları;
7-8 Mart 2010: “Aile İçi Şiddet-Kuşak Çatışması- Ev Kadınının Ekonomiye Katkısı Nedir?” Ataşehir Belediyesi Dünya Kadınlar Günü Etkinliği
8-10 ağustos 2012: Baltacıoğlu’dan Boal’e Anadolu’da Forum Tiyatro-“İnançlara Saygı Göstererek Bir Arada Yaşayabiliriz…” 5. İlerici Gençlik Yaz Kampı
9-Örgütlenme Uygulamaları; Eğitimsen ve Büro Emekçileri Sendikası
10-8 Mart 2013 “Kadın Olmak-Ayşe’nin Hikayesi”
Ataşehir Belediyesi Dünya Kadınlar Günü Etkinliği
11-Nisan-Mayıs 1998; Eğitimde Bir Uygulama/Ankara
I-Eğitimde Oyunun Rolü
a)Eğitim Nedir?
b)Eğitimde Drama
II-Ismayıl Hakkı Baltacıoğlu
a)Hayatı
b)Eserleri
c)Eğitim Hakkında Düşünceleri
d)Tiyatro Kuramları
III-Agusto Boal
a)Hayatı
b)Eserleri
c)Kuramsal Çalışmaları
IV-Canşenliği Oyuncuları
a)Tarihi
b)Uygulamalar
1-8 Mart 1998: “Çalışan Kadının Özgürleşmesi” Harb-İş Sendikası-Yalova Eğitim ve Dinlenme Tesisleri
2- Ağustos 1998: “Altıncıların Sonu” Çamköy Meydanı/ Bergama
3- 6-7 Eylül 2000: “Ne Yapsın Ahmet” Yeşilpınar/ Antakya
4- 15 Ağustos 2000: “Ali’den Mektup Var” Hacıbektaş Halkevi/Hacıbektaş
5- 18 Mart 2004: “Her Yaşın Güzelliğinde…” Balgat Yaşlılar Evi/Ankara
6- İstanbul Çalışmaları;
7-8 Mart 2010: “Aile İçi Şiddet-Kuşak Çatışması- Ev Kadınının Ekonomiye Katkısı Nedir?” Ataşehir Belediyesi Dünya Kadınlar Günü Etkinliği
8-10 ağustos 2012: Baltacıoğlu’dan Boal’e Anadolu’da Forum Tiyatro-“İnançlara Saygı Göstererek Bir Arada Yaşayabiliriz…” 5. İlerici Gençlik Yaz Kampı
9-Örgütlenme Uygulamaları; Eğitimsen ve Büro Emekçileri Sendikası
10-8 Mart 2013 “Kadın Olmak-Ayşe’nin Hikayesi”
Ataşehir Belediyesi Dünya Kadınlar Günü Etkinliği
11-Nisan-Mayıs 1998; Eğitimde Bir Uygulama/Ankara
2 Nisan 2016 Cumartesi
GECE O KADAR KİRLİYDİ Kİ İKİSİ DE KAYBOLDU...
SÖYLEYİN
Kaç insan
öldürdünüz ?
Kaç insanın
kaybolmasına sebep oldunuz?
Kaç insanı ,
sigortasız, sendikasız bıraktınız ?
Kaç gencin
uyuşturucuya başlamasına sebep oldunuz?
Kaç kimlik
kartınız, kartvizitiniz var? mevkinizi, yerinizi kaç insana basarak sağladınız?
Girdiğiniz iş yeri ve okul için kaç insanı ekarte ettiniz?
Bu toplumda
var olanlardan kendinizi sorumlu hissediyor musunuz?
Bu toplumda
nasıl var oldunuz.?
Köleci
kapitalist sistemde var olmak ezmekten geçer. Siz kaç kişiyi ezdiniz?
Düşünün
çocukluğunuzdan bugüne kaç kişiyi yok ettiniz?
Paco, Tonho
kaybolan iki insan. Yok saymak öldürmek, yok etmek, bu sistemin zorunluluğudur.
Siz hiç
sıkışmış sıkıştırılmış insanlara yardım ettiniz mi? Kimlerin dostu vardır?
Dayanışma birlik nedir? Sınıf dayanışması sadece işi olanlar için mi vardır? Ya
sokaklarda yaşayanlar. Ya işsiz, sigortasız sendikasızlar işçi sınıfının bir
parçası değil midir? İşi olanlar olmayanları yok mu edecekler?
Bu oyun
bize, "ötekilerin" hayatına bir pencere tutmaktadır.
Brezilyalı
P. Marcos'un yazdığı oyunda binler, toplumsal şiddetin, baskının varolma
kargasının iki insan arasında nasıl göründüğünü anlatmaya ya da göstermeye
çalıştık. Sizler evlerde sıcak yuvalarınızda yaşarken sokaktakileri.
dışlanmışları yani ötekileri hiç düşündünüz mü?
Soruyoruz
sizlere kaç kişi öldürdünüz? Kaçınız Tonho oldunuz ve Paco'ları yok ettiniz.
İşsiz kalırsan diye düşünürken, bugün dünya da kaç insanın İŞSİZ olduğunu, kaç
insanın sigortasız re sendikasız olduğunu düşündünüz.
Brezilya'da
pazar yerinde hamallık yapan Tonho ve Paco, bu toplumda sizin gibi bizler gibi
var olmaya çalışıyorlar ve her var oluşun yolunun şiddetten geçtiğini
öğreniyorlar ve öğretiyorlar.
Toplumsal
şiddetin bir hezeyana dönüştüğü günümüzde, şiddete ve şiddetin hedeflerine bir
çığlık oyunumuz.
Proleteryanın;
işsizler, sendikasız ve sigortasızlar içinde sınıf olduğu bilinciyle hazırladık
oyunumuzu.
YAZAR
Plino MARCOS
1935 yılında Saopaulo, Brezilya'da doğdu. Oyuncu ve clown olarak başladığı meslekte ilk oyunun 22 yaşında yazdı.
"A Barrela" isimli bu oyun sansür tarafından yasaklanmıştı 1979 yılına kadar, Marcos Brezilya'da oyun yazarı ve oyuncu Clown olarak yaşamını sürdürüyor.
ÇEVİRİ
Orhan GÜNER
1957'de
Ankara'da doğdu ve 70'li yıllarda çeşitli tiyatrolarda oyunculuk yaptı.
1982'de
Almanya'ya gitti. Orada Almanca ve Türkçe oyunlar yazdı, yönetti ve oynadı.
Nazım'ın "Sevdalı Bulut" çocuk oyunu uyarlaması yıllarca oynadı,
halen de oynamakta.
YA İNEK YA...!
Canşenliği Oyuncuları
Oynayanlar
Ana: Nermin Yılmaz
Öğretmen: Haldun Açıksözlü
Çocuk: Vedat Kurtuluş Depe
Kız: Aliye Karahan
Şoför: Ömer Ulaş
Doktor: Sebla Harnuboğlu
Işık
Selim Polat
Dekor
Ferhat Gündüz
Müzik
Ali Tekin
Ulaşım
Okan Kağnıcı
Genel Koordinatör
A. Server Güner
Yazan
Nazım Hikmet RAN
Yöneten
Haldun Açıksözlü
Ekim 2001 Ankara
SEVDALINIZ KOMÜNİSTTİR
...
1902 de
doğdum
doğduğum
şehre dönmedim bir daha
geriye
dönmeyi sevmem
...
hapishanelerde
yattım büyük otellerde de
açlık çektim
açlık grevi de içinde ve tatmadığım yemek yok gibidir.
...
partimden
koparmağa yeltendiler beni
sökmedi
yıkılan
putların altında ezilmedim
...
yazılarım
otuz kırk dilde basılır
Türkiye'mde
Türkçemle yasak
...
Vatan
çiftliklerinizse,
kasalarınız
ve çek defterlerinizin içindeklerse vatan,
vatan, şose
boylarında gebermekse açlıktan,
vatan, soğuk
it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa vatan
fabrikalarınızda
al kanımızı içmekse vatan,
vatan
tırnaklarıysa ağalarınızın,
vatan,
mızraklı ilmühalse, vatan polis copuysa
ödeneklerinizse
maaşlarınızsa vatan
vatan,
Amerikan üsleri, Amerikan bombası,
Amerikan
donanmasıysa topuysa
vatan
kurtulmaksa kokuşmuş karanlığınızdan
ben vatan
hainiyim.
Yazın üç
sütun üstüne kapkara puntolarla:
Nazım Hikmet
vatan hainliğine devam ediyor hala
Nazım HİKMET
RAN
Bu dizeler "Otobiyografi" ve "Vatan Haini"
adlı şiirlerinden alınmıştır


"NESNELER GÖZLERİMİZİ KAMAŞTIRDIKÇA, İÇ DÜNYAMIZ
KARARMAKTA"
Canşenliği
Oyuncuları Nazım Hikmet'in şiirlerinden yola çıkarak geçtiğimiz yıllarda
oyunlar yapmıştı. Özellikle sokak oyunları çalışmalarımızda (Umut, Ta ta
tarih... gibi) onun dizelerinden, yararlanmıştık. "Yüzünü Yitiren
Şehir" adlı oyunumuz yine çok önemli şiirlerinden yararlanarak hazırlanmış
oyunlardır. Oyunun adı bile "Sesini Kaybeden Şehir"e öykünerek
"2 Temmuz Sivas Katliamı" düşünülerek hazırlanmıştı.
Geçmişte
yazılmış tiyatro metinleri oynanacaksa mutlaka günceleştirmeye ihtiyaç duyar
Nazım Hikmet oyunlarında "insanı" derinliğine yakalamıştır.
"inek"
Nazım Hikmet in son oyunlarından biridir. Oldukça ileri bir teknikle yazılmış
olan bu oyunda güçlü bir anlatım buluruz. Dışarıdan bakınca yalın gibi görünen
kişiler yaşamlarıyla derin anlamlar oluştururlar. Çevreleriyle benliklerinin
çatışması ve uyuşması onları değişmez sonlarına götürür.
"İnek"
adlı oyunu ele aldığımızda hem güncelleştirme çalışması, hem kurgusal
müdahaleler ettik. Böyle içimize sinen bir çalışma olmaya başladı. Evirdik
çevirdik ve sonra sanayi devrimini, metayı, aracı, amacı ve bütün bunların
ritmini yakalamaya çalıştık. Sonra sistemin içinde değerlerini yitiren,
kimliğini insanlığını kaybeden insanı gördük. Sonra oyunu yeniden harmanlamaya
başladık, bir baktık ki; şarkılı danslı söyleşmeli bir oyun çıktı ortaya...
Günümüzde
televizyon kanallarında hedefe ulaşmak için her şeylerini yitiren insanları çok
görüyoruz. Her şeyin mal, mülk ve gösterişte olduğunu düşünenlere bir tokat
olduğunu düşündüğümüz oyunumuzda; biz her şeye rağmen insanlık, emek, kardeşlik
ve özgürlük diyoruz...
"Yaşamak
bir ağaç gibi tek ve hür
Ve bir orman
gibi kardeşçesine... "
Aklımızı
yüreğimizi yitirmeden hem gülüp, hem eleştirelim soralım sorgulayalım diye
tiyatro. Yüzleşelim diye tiyatro...
Haldun
AÇIKSÖZLÜ
Canşenliği Oyuncuları
Genel Sanat Yönetmeni
Hüseyin Demirci,
Gürsel Karslı,
Muammer
Hınçal'a
ve ayrıca Yaşar Güner'e
teşekkür ederiz...
Etiketler:
ali tekin,
alternatif tiyatro,
canşenliği oyuncuları,
haldun açıksözlü,
inek,
nazım hikmet,
tiyatro
GENÇLİK HİÇ BİR ZAMAN YAŞLANMIYOR
Oynayanlar
Meryem:
|
Nermin
YILMAZ
|
Nihal:
|
Aliye
KARAHAN
|
Kamil:
|
Haldun
AÇIKSÖZLÜ
|
Fahri:
|
Galip
GÖRÜR
|
Ekrem:
|
Vedat
Kurtuluş DEPE
|
Nail:
|
Ömer
ULAŞ
|
Nuri:
|
Ertan
YAĞIZ
|
Orhan:
|
Yılmaz
ANGAY
|
Şeyma:
|
Sebla
HARNUBOĞLU
|
Yazan, Yöneten
Yaşar GÜNER
Yönetmen Yardımcısı
Sebla HARNUBOĞLU
Müzik
Ali TEKİN
Müzisyenler
PİYANO:
|
Tufan
UZUNLAR
|
AKARDEON:
|
Kemal
ÖZEN
|
RİTİM:
|
Serdar
GÜZELİŞLER
|
GİTAR:
|
Ahmet
Nebi SAYLAN
|
YANFÜLÜT:
|
Ahmet
BOZACI
|
BAĞLAMA:
|
Hasan
IZÇIRPAN
|
Işık, Efekt
Selim POLAT
TİYATRO YAŞIYOR
Tiyatro
sahnesi hep ışıklıdır.
Hayatın her döneminde ışıklı olmuştur Karanlık gibi görünen sahneler bile ışıkla oynanır. Bu tartışmasız tiyatronun doğasıdır. Bu yeryüzüne, hayata ışıklı bakabilmektir. Işık olan yerde çözüm vardır, gelecek vardır.
Tiyatronun en önemli işlevi olan eğlence olgusu ışıklıdır. Dolayısıyla, geleceğe doğru baktırmaktadır.
Biz seyircimizi daha adil, daha iyi bir dünyaya kanalize etmeyi, onu bilinçlendirmeyi amaçlıyoruz. Dünyanın değişebilirliğini göstermek, yeryüzünü seyircinin eleştirisine sunmak istiyoruz.
Uğraşımız toplumun sorunları adınadır. Yalnız, bir eserin toplumcu niteliğini kazanabilmesi için toplum sorunlarını konu edinmesi yeterli değildir. Hatta estetik değer açısından toplum sorunlarını konu edinip edinmeme, hiç bir zaman güvenilir bir ölçü olamaz. Toplumculuk bir konu sorunu değil, bakış açısı, yorum yöntemidir. Bir eserin toplumcu olabilmesi;
a) Bakış açısının toplumsal gerçeklik bakımından doğruluğuna ve çağdaşlığına,
b) Bu bakış açısını sanat düzlemine aktaracak sanatçı yeteneğine, öznel güce bağlıdır. Ne yeteneksiz toplumculuk, ne de dünya görüşsüz sanat olabilir.
İçeriği ne kadar toplumsal ne kadar siyasal olursa olsun eğer yazdığımız, söylediğimiz, sanat eseri olabilmek için gerekli estetik öğeleri içinde toplayamamışsa, hiçbir işe yaramayacak demektir. Nasıl kılıç yapacak demirci, önce demircilik zanaatını öğrenmek zorundaysa, toplumcu sanatçılıkta öyle en azından kendi uzman sanatçılığını öğrenmek zorundadır. Kılıcın kesebilmesi için önce kılıç olması gerek, sanatın etkili olabilmesi de önce sanat olmasına bağlı.
TİYATRO YAŞIYOR
Tiyatronun temel kaynağı insan malzemesi insanı, insana, insanla anlatıyor, insanın yerine konacak birşey "insan" yaratılmadıkça, tiyatro rakipsizdir.
Evet tiyatro yaşıyor
Doğada işlevini bitiren bir şeyin varlığını sürdürebildiği görülmemiştir.
Yaşar GÜNER

HER YERDE YAŞAYAN TİYATRO
1991 Yılının Ocak ayında kurulan topluluğumuz on yılı aşkın süredir tiyatroyu
alanlarda, sokaklarda, köy meydanlarında, fabrikalarda, salonlarda yani her
yerde yaşayan kılmaya çalıştı. O günden bugüne "Her Yerde Tiyatro" ve
"Yaşayan Tiyatro" şiarıyla elliyi aşkın oyunla milyonu aşkın
seyirciye ulaşmıştır.
Katılımcı tiyatroya örnekler sunan, sokakta tiyatro yapılmasını gösteren ve bunu yaygınlaştırmaya çalışan bir topluluk olduk. Ezilenlerin yani emeğin ve üretenlerin estetiğini aramaya çalıştık. Her yeni oyun bu arayışın öznesi oldu; kalıplar ve reçeteler üzerine değil, yolumuzun aydınlanmasının gereğini yerine getirdik. Yeniyi yaratırken geçmişin bütün birikimleri bize yol gösterdi.
Teatral yaratımız da sınırlar değil, sınıfsal sorumluluklarımız bizi belirledi.
Yaptığımız oyunlar (1990 - 2000 yılları) ülkemizde yaşanan gerçekliklere bir
ışık olmuştur.
Hazırladığımız son oyun ile 1965-1975 yılları arasında yaşanan
toplumsal olayları, belgeselci bir bakışla sunmaya çalıştık. Gençliğin
yaşadıkları dün de bugün de aynı; hâlâ üniversitelerde öğrencilere
saldırılıyor, hâlâ IMF reçeteleri, hala Amerika üzerimizde oyunlar oynuyor ve
hala yargısız infazlar devam ediyor.
O yıllara bakıyoruz; günümüzü ve geleceğimizi, eşitlikten, özgürlükten, üretenlerden yana yaratabilmek için aklın ve sanatın buluştuğu bir yöntemle 68 kuşağının yaşadıklarını günümüze taşıyoruz.
Devrimci Romantizmin, akılla ve sınıf mücadelesi ile omuz omuza yürüyeceği inancı ile...
Haldun AÇIKSÖZLÜ
Canşenliği Oyuncuları
Genel Sanat Yönetmeni
Ocak 2002, ANKARA
Değerli katkılarından dolayı;
ÇSM Müzikevi,
Çağdaş Okul Yayınları,
Gala Repredüksüyon,
Salim Yılmaz,
Bülent Ateş,
Pelin Çakır'a
...ve emeği geçenlere teşekkür ederiz.
Etiketler:
68 kuşağı,
ali tekin,
canşenliği oyuncuları,
devrimci gençlik,
fukoculuk,
gençlik,
haldun açıksözlü,
yaşar güner
Kaydol:
Yorumlar (Atom)






































