18 Aralık 2013 Çarşamba
3 Aralık 2013 Salı
20 Kasım 2013 Çarşamba
15 Kasım 2013 Cuma
14 Kasım 2013 Perşembe
İSYAN PROVALARI (sokak oyunları gösterimi)
Merhaba!
Hep merhaba
dedik: Ankara gecekondularına, sokaklarına, Sarayköy halkına, Seydişehir
Aleminyum fabrikası işçilerine, İzmir grevi yürüyüşçülerine...
Şimdi de
sizlere merhaba!
Evet... Biz
bir avuç tiyatro emekçisi coşkularımız, enerjimiz ve dertlerimizle iki yıl önce
düştük yollara.
Var olan
tiyatrolar gibi seyircimizi ayağımıza bekleyecek kadar ne zamanımız vardı nede
sabrımız.
Ocak 1991 de
demiştik ki "tiyatro bir asalaktır." Seyircilerini bilet koçanı olarak
gören, gitgide yaratıdan ve en önemlisi izleyeninden özünden kopan her tiyatro
bir asalaktır.
Oysa tiyatro
yaşam kadar gerçek ve soluklu, düşlerimiz kadar da bizim olmalıydı. Kuru
sözlere kulak asmadık. Her durumun, olayın, derdin farklı anlatım biçimleri
vardı bize göre. Dans, hareket, kuklalar, kumaşlar ve kendi bedenimiz, tiyatro
biçimimizi oluşturdu.
Alanlar,
sokaklar, mahalle araları tiyatro mekanımız oldu. İki yıl gibi bir sürede on
iki oyun ürettik. Her oyun kendine ve yerine özel oldu. Her oyun için önce
insanları dinledik, sonra araştırdık. Kendi sözümüzü, derdimizi belirledik.
Böylece ortaya çıkan özel oyunlarla seyircilerimizle daha çok devindik, daha
çok kucaklaştık. Artık diyoruz, artık biz tiyatromuzu «asalak» olmaktan kurtardık.
Şimdi
sokakta, alanlarda oynadığımız gösterilerimizi derledik ve "İsyan
Provaları" adı altında oynuyoruz. Her biri sokaklarda insanıyla omuz omuza
hayat bulmuş bu oyunları yeniden üretebilmek ve soluklandırabilmek için
yürekten bir merhaba sesimize bir merhaba deyin!
SEYDİŞEHİR
Canşenliği Oyuncuları varoluş nedenlerinden biri olarak
belirlediği işçi oyunlarının ilk örneğidir Seydişehir. Oyunumuz 4 Ağustos
1991'de Seydişehir Ekonomik Kalkınma ve Kültür Bayramına davet edilmemiz
nedeniyle hazırlandı. Bütün oyunlarımızda olduğu gibi nesnelliği yakalamamız ve
bu noktadan yola çıkarak da oyunumuzu hazırlamamız temel çalışma
yöntemlerimizden biridir. Seydişehir Fab-rikasındaki çalışma koşullarını,
üretimin işleyişini, yaşadıkları grevleri, baskıları, sevinçleri oyunumuzu
hazırlamadan önce gittik, gördük, yaşadık, dinledik. Elde ettiğimiz malzemeyle
birlikte işçi sınıfının ortak sorunlarından temel olarak, oyunumuzu biçimledik.
Seydişehir'de binbeşyüz kişiyle beraber oynadığımız oyun 70
dakika sürdü. Fabrikanın kurulması ile harcanan emek, buna karşılık emeğin
değersizleştirilmesi ve ödenen bedelin gösterilmesiyle başladı oyunumuz. On iki
Eylül sonrası yaşanan sendikasızlaştırmayı ve sendikacıların burjuvazi ile
yaptığı işbirliğini yansıladık. Buna karşılık sınıf sendikacılığını sergileyen
bölümle devam ettik oyunumuza, işçi sınıfının, üretimden gelen gücünü fark
etmedikçe ve bu gücü kullanmadıkça; emeğin karşılığını alamayacağını paylaştık
oyunun sonunda.
GECEKONDU
Gecekondu
oyunu Canşenliği'nin ilkesel ve sürece müdahale olarak seçtiği ilk üretimdir.
Mart 91fden, Ağustos 91!e kadar süren araştırma ve provalardan sonra oyun
oluşturulmuştur. Pilot bölge olarak seçtiğimiz Keçiören ilçesi gecekondu
mahallelerinin sosyo ekonomik araştırması ve bizim ora insanı ile paylaşmak
istediklerimizin çatışması teatral malzememizi oluşturdu. Ora insanı ile
yapılan sohbetler, geliştirilen insani ilişkinin amacı ve ortak bir oyun
yaratmaktı. Bu oyunumuz katılımcı tiyatro olarak yeni bir oluşumdur. Oyunun
bugünkü hali, 24 Ağustos 1991fdeki ilk sergilenişinden 15 Eylül 1992'deki son
sergilenişine kadar değişerek gelişti ve biçimlendi.
Gecekondu
oyunu bugün üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölüm; göçerlerin köylerinden
kalkıp kente gelme zorunlulukları, gelişleri ve varoşlarda büyük mücadelelerden
sonra yerleşmelerini anlatmaktadır, ikinci bölüm; egemen yoz kültürün
gecekondulunun oluşturduğu kültürel zenginliği parçalayıp bireyci kapitalizmin
yozluğunu anlatmakta ve televizyon .çılgınlığını göstermektedir. Üçüncü bölüm;
gecekonduların olması sorunludur önermesi, kapitalizmdeki eşitsiz gelişmenin
bir yansıması olarak ortaya çıkmaktadır. Atakuleler, gecekondular sayesinde
büyümekte ve iktidarın hanedanları oluşmaktadır.
Oyunun son sözü birlik olmanın zorundalığı ve kurtuluşun ancak buna bağlı olduğudur.
NEWROZ
Dağlara... Ateşe...
21 Mart 1990'da -Newroz Günü- Diyarbakır'da bir kız kendini
yaktı.
Kürt halkı üzerindeki baskıları protesto ediyor.
"Newroz ateşi çalıçırpı ile değil, insan ateşi ile daha bir
gür, daha bir güzel yanar."
Z. Alkan'ın incecik bedeninden bir bu kaldı geriye.
Bir de, "Ben bu işi bilerek ve isteyerek yaptım. Bu benim
devlete ve düzene karşı tepkimdir."
Başkaldıran insanı selamlıyoruz Zekiye'de!...
Az ötede, diğer yanımızda da bir "halk" başkaldırıyor
tarihin tozlu sayfalarına, kaderine, zulme... Başkaldırıyor, yüzyılların
değişmeyen gerçeğine; ölüme.
Osiris'den bu yana ölüp ölüp - dinliyor insanlar. Yaşamın
üreticileri, yaşamı taşıyanlar.
Bir halk artık ölümlerini, düğüne çevirerek yaşıyor, varlığını
haykırıyor.
Selamlıyoruz....
Yüzyılların mirasıdır bize tiyatro, tıpkı yaşam gibi...
Ritüellerde paylaştı insanlar topluca ürettiklerini. Yeniden
ürettiler birlikteliğin coşkusunu. Ritüellerde tazelendi toplumsal bellek,
aktardılar deneyimlerini. Yeniden yön verdiler tarihsel sürece ritüellerde.
Bugün yaşam, başkaldırıdan ibaret, bir halk için. Başkaldırı ve
ölümden ibaret...
Bugün ritüel budur. Birlikte yaşayabileceğimiz tek ritüel bu.
Tiyatro bir ritüel canlandırabilir yeniden.
İşte siz ve biz varız şu anda.
Selamlıyoruz...
UMUT
İnsanlık,
göğe çevirse de yüzünü, yine sömürü var, yine işkence var, yine ırk ve cinsiyet
ayrımı var, yine kıyım var yaşlı dünyamızda.
Öyleyse ne
anlamı var ayaklar altında ezilenlere rağmen yıldızlara tırmanmanın. Umut
nerede?
Nazım'ın
"Umut" adlı şiirinden yola çıktık. Yöreye özgü oyunlardan farklı
olarak, ilk kez bir metin kullandık.
Şiirin
gözünden baktık geçmişe, binlerce yıllık insanlık tarihinde ezen ve ezilenleri
gördük. Nasıl gelindi bu güne, bunu da "kule" ile somutlayarak
ekledik. Oyunu yeniden kurarak şiiri aştık.
Nazım,
şiirde yaşadığı günlerdeki çelişkiyi somutluyordu. 1958'lerin dünyasından
bugüne çok az şey değişmiş ezilenler adına. Yine zenciler öldürülüyor, yine
ihbarcılık revaçta, değişen oranlar ve biçimler. 58'leri anlatırken bazen
bugüne getirdik, anıştırmalar yaptık...
Umut'da
anlatılan herşeyi biliyorsunuz kuşkusuz.
Bilgi ile
yaşantı arasında fark nedir. Ağlayanların olduğunu biliriz de, yanımızda biri
ağlasa elimizi uzatmayız ona. Umut, bilinenleri yaşantı tadında sunuyor size.
Ezilenle birlik olmanız amacımız. Umudun eyleme dönüşmesini, umutsuzluğun
eyleme dönüşmesini istiyoruz.
Sahnelemede
gerçeğe benzemeyen anlatımlar kullanıyoruz. Bu sahnelerde gerçek yaşamın gerçek
tadını bulacaksınız yine de. Düşlerin bizi irkilmesi gibi. Düşlerdeki gerçek
tadı gibi.
Oyunda
kapkara bir fon var. Sadece boşluğu çevreliyor.
Ne büyük
dekorlar göz alıcı, ne eşyalar var gözdoldurucu. Sadece boşluk ve insan
dolaysız ilişki.
Salonun
boşluğunda siz, biz, müzik aletleri ve sahne eşyaları var sadece. Size
vereceğimiz yoğun bir yaşantı 50 dakika boyunca...
CANŞENLİĞİ OYUNCULARI
3 Ocak 91 –
“Ekin Bağbozumundan Canşenliğine” Bildiri.
Var olan tiyatroların karşısındayız.
Şubat 91 -
"Yaşayan Tiyatro" paneli
Yaşayan Tiyatro düşüncesini oluşturma, yaygınlaştırma amaçlı.
Mart 91 –
Newroz 22 dakikalık bir sunu. İlk oyun.
Mayıs 91 –
"Her Şey Dilince Güldü" çocuk oyunu.
Mayıs 91 -
Sarayköy’de "Sarayköy" adlı oyun oynandı.
5 Ağustos 91 -
Seydişehir'de Seydişehir'i anlatan "Seydişehir" isimli
oyun alanda 1500 kişiye seslendi.
24 Ağustos 91 -
"Gecekondu" pilot bölge seçilen Keçiören ilçesinin
gecekondularında Eylül ayına kadar oynandı.
7 Eylül 91 -
Tursan-Mersin işçileriyle dayanışma oyunu.
29 Eylül 91 -
"Seçim Oyunu" Seydişehir, Kayseri ve Bolu'da oynandı.
Şubat 92 -
İzmir yürüyüşçülerine Ümitköy ve Polatlı'da iki oyun oynandı.
Mart 92 –
"Dağlara!...Ateşe!..."
Mayıs 92 –
Büyükşehir Belediye grevinde işçiler için nasıl grev sorusuna
cevap arayan bir oyun.
Ağustos 92
"Umut" Nazım Hikmet'in şiirinden çıkan 50 dakikalık
bir oyun.
AYNUR
GÜLMEZ: Dar toplumsal ilişkilerle şekillenen üretime yabancılaşmanın dört nala
at koşturduğu seksen sonrasında, sürece tiyatro ile kafa tutan Canşenliğinin
devinimiydi beni çeken. Sanat anlayışıydı, toplumsal kaygılarıydı.
ALİ TEKİN:
Yaşamım boyunca sürekli kavga ve sürekli mücadele içerisinde oldum. Bu
mücadeleyide çeşitli biçimlerde dile getirmeye çalıştım. İşte bunlardan birisi
"Umut" dolu tiyatro.
CÜNEYT
SEZER: Tiyatro sevgisiz, ümitsiz, mücadelesiz, direnmesiz, onursuz yapılamaz.
Yaşamımızdan koparamayacağımız tiyatro eylemimizde bunlar temeldir. Canşenliği
Oyuncuları bireyi olarak; sanatımızla eylemimizle onursuzlaştırılan,
sevgisizleştirilen, ümitsizleştirilen yaşama başkaldırıyoruz. Sanatımız
silahımızdır.
DENİZ
SEVİNÇ: Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesinde öğrenciyim, insana yakışır bir
yaşam özlemi ile, Canşenliğinde üretiyor, savaşıyor ve paylaşıyorum.
ÇİĞDEM YAĞCI:
1970 Uşak doğumluyum. GÜGEF Müzik Eğitimi Bölümü'nü bitirdikten sonra A.Ü.
Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümünde yüksek lisans yapmaya başladım. Öğrenimimin
yanısıra öğretmenlik yapmaktayım. Yeniye, güzele doğru, Canşenliği ile...
İBRAHİM
YIKILMAZ: 1973 Ankara doğumluyum. Canşenliği ile bir yıldır birlikteyim. Bir
tiyatro emekçisi olarak, tiyatroyu yaşam gibi görüyorum. Bu yüzden de
"Yaşayan Tiyatro" hareketi içindeyim.
HADUN
AÇIKSÖZLÜ: 1968'de Ankara'da doğdum. 1985'de tiyatroya başladım. 1989'da DTCF
Tiyatro bölümüne girdim. Ocak 1990'da Ankara Ekin Tiyatrosu kuruluşundaydım.
Ocak 1991'de Canşenliği'ne merhaba dedik... Hayatımda iki tutkum var. Biri
dünyayı değiştirme diğeri tiyatro... Tutkularımı ve özlemlerimi Canşenliği'nde
somutlamaya çalışıyorum. Dünyayı değiştirme ve tiyatro ortaklığımıza...
TÜLAY
YONGACI ALBAK: 1967'de İzmir'de doğdum. D.E.Ü. G.S.F. Tiyatro bölümünde üç yıl
okuduktan sonra Ankara'ya yerleştim. Canşenliği'nin yanısıra 3-6 yaş arası
çocuklarla "Drama" çalışıyorum.
GAMZE
DEMİRBİLEK: İstanbul... İzmir... Ankara... Bir yolculuktur yaşam. D.E.Ü. Güzel
Sanatlar Fakültesi'nde yolculukla başladı tiyatro yaşamım. Bir yeri terkederek,
birbaşka yerde Ankara'da bağbozumu yaptık bir kaç kişiyle. Şimdi şenlik
yapıyoruz tiyatro ile...
MÜJDAT
ALBAK: 1967 İzmir doğumluyum. D.E.Ü. Güzel Sanatlar Fakültesi'nde 3 yıl
oyunculuk bölümünde eğitim aldım. Eğitim anlayışına tepki olarak ayrıldım.
Tiyatronorm'da Georg Buchner'ir Woyzeck adlı oyununda oynadım. Ankara Ekin
Tiyatrosu'nda Netekim adlı oyunla Türkiye'yi dolaştım. 1990'da D.T.C.F. Tiyatro
bölümüne girdim. Ocak 1991'de Canşenliği'ni kurduk. 13 Kasım 2013 Çarşamba
HÜR (HABİL İLE KABİL'İN ÖYKÜSÜ)
HÜR
Ankara 1994
Biliyoruz
İnsanlar
öldürülüyor, kulakları toplanıyor...
Köyler
yakılıyor, insanlar yerinden ediliyor...
Biliyoruz,
'savaş partisi' dünyayı kan gölüne çevirmek istiyor ve çeviriyor...
İnsanlar
göçüyor, 'Kerbela' çölünün ortasında, oradan oraya...
Ama gidecek
yer yok. Her yerde 'hayat suyu' kesilmiş...
Savaş insanı
en lüks lokantalarda, caddelerde bile buluyor. Dünyanın her yerinde, ölüm, kan
ve savaş...
Kapitalizm
köleleştirmiş insanı...
Ölümlerle kana
boğuyor bizleri...
Çünkü alan,
'Savaş Partisi'nindir. Çünkü kan üzerine kurmuşlardır iktidarlarını...
Böyle bir
dünya da tarafsızlık mümkün değildir. Vergiler bir sortidir, orada. Bir
bombadır Lice'de, Dersim'de...
Ya öldüreceğiz
mazlumları, en büyük değer olan 'vatan-millet ve sakarya' adına ya da mazlumluğu
seçip insanlar ölmesin diye savaşacağız...
Biz Canşenliği Oyuncuları, bu kadar kan ve gözyaşını, ölümü göremeyecek kadar aptal değiliz ve bunları görüp de müdahale etmeyecek kadar hainde olamayız.
Biz bu
oyunda tarafız. Tarafımız Fırat'ın öte yanında "Kerbela"
çölünün ortasında susuz aç bihak kalan mazlumların yanıdır.
çölünün ortasında susuz aç bihak kalan mazlumların yanıdır.
HÜR
Canşenliği'nin
yeni çalışması. Yeni olduğu kadar da özgün. Türü bir tragedya, korosuyla, dans
ve ezgileriyle ve bir trajik kahramanıyla...
Episodik
yapısı, dramatik gelişimi bütünlüğü ve en önemlisi belki de, herkes tarafından
bilinen gerçekliği (mitosu) ele alıp, kendi yorumunu yapan bir oyun...
Oyunda
düzlemimiz 'Kerbela Vakası'dır. Dikey düzlem ise Hür'ün seçimidir. Bu oyun
'Hür'ün tragedyasıdır. Onuru seçip, ölüme gidiyor ve ölümsüzleşiyor. Oyunda
"Habil ile Kabil'in Öyküsü oyun içinde oyun olarak sunuluyor, Hür'ün taraf
olması için. Bu öykü, yazgıyı bellemesi, tarihi kabul edip seçim yapması için
anlatılıyor. Oyun'da Kerbeladakiler Habil ile Kabil'i oynuyorlar ve Hür'e
Kabil'i oynatıyorlar. Bellek oluştururken, ilk kardeş kanının hikayesinde,
boşluk ya da tarafsızlığın insanı Kabil'leştirdiğini gösteriyorlar.
CANŞENLİĞİ OYUNCULARI
Tülay Yongacı
Cüneyt Sezer
Aynur Gülmez
Müjdat Albak
Ali Naki
Sevilay Özdemir
Hicran Çalı
Haldun Açıksözlü
Ankara 1994
Etiketler:
alevilik,
ali,
alternatif tiyatro,
canşenliği oyuncuları,
drama,
habil ile kabil,
hüseyin,
ilk kardeş kanı,
kerbela olayı,
politik tiyatro,
savaş,
tiyatro
6 Eylül 2013 Cuma
HİKAYE-İ MUHABBET
MERHABA! MERHABA!
HOŞ GELDİNİZ! SEFA GETİRDİNİZ
Güllü Agop'un torunu Agop'un terzihanesinde buluştuk bu oyunda.
Her çeşit insanın geldiği bu dükkan, adeta bir mozaiktir. Tıpkı Anadolu gibi.
Müdavim Mürşit Efendi bıkmaz tükenmez bir Agop hayranıdır. Kürt çaycı
Onbirnumara bir bahaneyle girdi mi, çıkmak istemez. Laz Osman bir hacı adayıdır
ama gayrimüslim de olsa Agop efendiye saygı duymaktadır.
Bir Aktris gelir atölyeye, parasızlıktan tiyatro yapamadığını söyler...
Ve hikayeler anlatmaya başlar Agop Efendi.
Birinci
Hikaye: GANYAN MURTAZA
Karayollarından emeklidir Ganyan Murtaza ve varını yoğunu beygirlere
yatırmaktadır. Af edersiniz at yarışlarına demek istemiştik. Sonunda beklediği
gün gelir Ganyan Murtaza'nın. Büyük ikramiye...
İkinci
Hikaye: RAHAT EDERSİN
Amerikalı George İspanya'ya tatile gider ve sepetçi Sanhco ile karşılaşır. Bir
sepeti müthiş pazarlık sonucu alan George, tatilini boş geçirmek istemez.
Sanhco'ya büyük bir iş teklifinde bulunur. Reddedilemez bir tekliftir bu George
için. Ancak Sanhco bir Akdenizlidir.

Üçüncü Hikaye: HAMAL MEHMET'İN ADALET VE HAK ANLAYIŞI
(Onbirnumara'nın Dünyaya gelişi)
Abla'nın asansörü sürekli bozulmaktadır. Evi yedinci katta olduğu için çıkamaz
o yokuşu tek başına, Mehmet'ten yardım ister her seferinde...
Evine kadar sırtında taşıdığı Abla'nın istekleri bitmez... Ama ne yapsın parayı
almak için katlanır her şeye... İşte bu yüzden çok çocukludur Diyarbakırlı
Mehmet... Niye diye sormayın, adalet ve hak anlayışı... Anlamadınız mı? Eh pes
yani...
Laz Osman, Onbirnumara ve Meryem; bir şeyler oluyor ama tam bilemiyoruz. Eee
neyse, 10 dakika ara...
Dördüncü
Hikaye: AÇLARIN ÇIĞLIĞI! DUYANA...
Anadolu insanı açtır; açık havaya, adam gibi yaşamaya, ekmeğe, özgürlüğe,
kardeşliğe...
Sonuçta açtır aç olmasına ama, onu duyan kim. Bir elinde ayna bir elinde cımbız
umurunda mı Anadolu, sayın Aktris'in...
Beşinci
Hikaye: AKTÖRÜN SONU
Bir aktör nerede ölmeli, 6-7 Eylül olaylarını bir de tiyatrocuların gözünden
görelim ya da çocukların gözünden... Agop nereye kaçsın, çocuktur ve bütün
çocuklar gibi savaşta çaresizdir... Laz Osman, Kürt Onbirnumara, Ermeni Agop,
Türk Mürşit Efendi ve diğerleri kardeştir Anadolu da ama hala kardeş midir? Ya
da kardeş kalabilecekler midir?
Dördüncü
Hikaye: AÇLARIN ÇIĞLIĞI! DUYANA...
Anadolu insanı açtır; açık havaya, adam gibi yaşamaya, ekmeğe, özgürlüğe,
kardeşliğe...
Sonuçta açtır aç olmasına ama, onu duyan kim. Bir elinde ayna bir elinde cımbız
umurunda mı Anadolu, sayın Aktris'in...
Beşinci
Hikaye: AKTÖRÜN SONU
Bir aktör nerede ölmeli, 6-7 Eylül olaylarını bir de tiyatrocuların gözünden
görelim ya da çocukların gözünden... Agop nereye kaçsın, çocuktur ve bütün
çocuklar gibi savaşta çaresizdir... Laz Osman, Kürt Onbirnumara, Ermeni Agop,
Türk Mürşit Efendi ve diğerleri kardeştir Anadolu da ama hala kardeş midir? Ya
da kardeş kalabilecekler midir?
AGOP: Haldun AÇIKSÖZLÜ
MÜRŞİT EFENDİ: Ömer ULAŞ
AKTRİS: Nermin YILMAZ
ONBİRNUMARA: Sebla HARNUBOĞLU
LAZ OSMAN: Yılmaz ANGAY
"Bütün korkaklar, korkularının üstüne yürüdüklerinde
insanlığın en yürekli insanları olurlar."
Yaşar KEMAL
YAŞASIN HALKLARIN KARDEŞLİĞİ!
Bu
topraklarda bu sözü söylediği için insanlar tutuklandı, yargılandı ve
cezaevlerinde süründü. Ama şimdi öyle mi? Televizyonlar, gazetelerin köşeleri;
kardeşlikten, etnik ayrımcılığın yanlışlığından, çok kültürlülüğün zenginlik
olduğundan bahsedenlerle dolu... Hatta Anadolu halklarının zaten kardeş
olduğundan da... İyi de beyler ve bayanlar köyler
yakılırken, kentler yağmalanırken, kin ve nefret tohumları insanların içine
serpilirken neredeydiniz. İttihat-terakki ve katil Enver Paşadan beri Anadolu
da köyler boşaltılıyor ve sürgüne gönderiliyor. Her mahalleden bir zengin
çıkaracağız diye iktidara gelenler, bir avuç kalmış gayrimüslimin malını
yağmalatarak bunu sağlıyor...
Anadolu aydını, bu tarihiyle hesaplaşmalıdır. Halklar arasında körüklenen
savaşın bedelini yine halklar ödemiştir ama hesabı verecek olanlar iktidarı
elinde bulunduranlar.
Oyunumuzda; geleneksel kaynakları, tiyatronun doğaçlama ve özgür yaratım
imkanlarını kullandık. Gülmenin sağladığı uzak açıyı, akılcı bakışı, her şeye
rağmen yaşanılır bir dünya özlemimizle yoğurduk. Dansı, müziği, plastiği oyunun
gerekleri için var ettik. Geleneksel ve modern olan her şeyden yararlandık.
Çünkü biz bugünün tiyatrosunu Anadolu insanıyla yeniden yeşertmeye çalışıyoruz.
Kompleksiz, özenti olmayan sadece ve sadece kendi olan yani buram buram Anadolu
kokan... Yani ilkel... Yani insan... Yani siz...
Haldun AÇIKSÖZLÜ
Genel Sanat Yönetmeni
27 Mart 2013 Çarşamba
dünya da bir ilk canşenliği'nden çocuklara hediye....
dünya tiyatrolar gününde çocuklara ve her daim çocuk kalanlara tiyatrolu masallar...
Canşenliği Oyuncuları kurucularından Haldun Açıksözlü'nün ilk iki kitabı Rıfat Batur'un yaptığı resimleriyle basıldı...ı
"OYUN BAHÇESİ" serisinin ilki; "HAYATA HAZIRLANIYORUZ" ve ikincisi "BİRLİKTE ÖĞRENİYORUZ" kitapçılar da...
"Ben yaptım oldu!
Tiyatro ve sanat edimi biraz da budur; ben yaptım oldu!
Tiyatro hayatın, gerçeğin bir ve aynısı olmak zorunda değildir. Hatta olmasa daha doğrudur.
Daha çok tiyatro ve daha çok hayat için bu çalışmamızı sizlere sunuyoruz.
25 yıllık birikimin sonucu olan bu seri birinci kitabıyla sizlere sunuluyor.
Altı kitap olarak düşündüğümüz bu çalışma tiyatronun yapılabilmesi ve yayılabilmesi adına bir çabadır.
Çocuklarımız geleceği kurarken en çok tiyatrodan yararlanacaktır.
Tiyatro hayata bir prizma sunar, gerçeğin değil hakikatin peşindedir.
Hülyalarımızın, düşlerimizin hayata dokunuşudur. Bu anlamıyla daha çok tiyatro daha çok hayat diyoruz.
Bu çalışma yirmi yılı dolduran Canşenliği Oyuncuları’nın birikimi, emeği ve
ürettikleriyle renklenmiştir.
Biz yirmi yıl boyunca kendi bildiğimiz tiyatroyu yaptık ve oldu. Şimdi sıra sizde, siz de yapın ve olsun.
Daha çok tiyatro, daha çok paylaşım…
Nice nice tiyatrolu günlere..."
İlk Dört Kitap ve Sekiz Masal Bir Kitapta Tiyatro DVD'leriyle O2 Yayınlarından Çıktı!
Haldun Açıksözlü’nün yeniden yorumlayarak kaleme aldığı Ezop masalları Rıfat Batur’un resimleri eşliğinde kitaplaştırıldı.
Ülkemizde bir ilk olan masalların DVD formatında çocuklara hediyesi de Canşenliği Oyuncuları tarafından hazırlandı.
Çocuklarımıza farklı ve yeni bir pencere olan bu masallara ulaşmak için iletişime geçebilirsiniz.
“TİYATRO TADINDA MASALLAR
“Masalsız kalmasın çocuklar!”
Çağımız görsel bir çağ. Artık eğitim ve öğretim mutlaka görsel malzemelerle beslenmek zorundadır.
Bizler bu bilinçle siz çocukların her an ulaşabilecekleri bir ürün hazırladık.
Klasik masalları yeniden yorumladık, resimledik ve tiyatro sıcaklığında TV formatında sizlere sunuyoruz.
Yıllardır tiyatro birikimlerimizle yakaladığımız empatiyi farklı bir ürünle sunmak ve paylaşmak istedik. Sizler için yaptığımız bu çalışmalar özgün ve kendi alanında bir ilktir.
Bu ürünler, ülkemizin kültürel değerlerini de kalıcılaştıracaktır.
Masallarla nesilden nesile aktarılan insanlık birikimini, kültürünü, şimdi çağdaş araçlarla ve yeni yorumlarıyla sizlere ulaştırmaktayız.
Hazırladığımız bu masallar “resimli kitap” ve “tiyatro DVD” hediyesiyle evlerinize konuk oluyor.
Bizim Ezop Masalları serimiz 12 ayrı masaldan oluşmaktadır. Diğer masal serilerimizde buluşmak üzere…
Masalların tiyatro olarak TV’ye aktarılmasını sağlayan Canşenliği Oyuncuları’na, Kuzey Film’e ve tüm emeği geçenlere teşekkür ediyorum.
Biricik olan bütün çocuklar gibi biricik kızım Arev Nehir’e…
Haldun Açıksözlü”
Çiftçi, Oğlu ve Eşekleri
Tavşan ile Kablumbağa
Yüklü Eşek ile At
Kurt ile Tilki
Etiketler:
anaokulu,
canşenliği oyuncuları,
çocuk tiyatrosu,
drama,
eğitim,
eğitimde tiyatro,
ezop,
fabll,
kreş,
masal,
masallar dvd'de,
okullarda tiyatro,
tiyatro
21 Mart 2013 Perşembe
8 Ocak 1991'de yayınlanan çıkış bildirgemiz...
12
Eylül felsefesi devam ediyor...
24
Ocak kararları ile liberal anlayışın yerleştirilmesi ancak gelenekten gelen
askeri zor ile gerçekleştirildi. Kapitalizmin tekelci aşamaya doğru girebilmesi,
resmi terörün uygulanması ve kitle iletişim araçlarının kullanılmasına
bağlıydı. Bu; işçinin üretimine yabancılaşmasını, emeğinin değersizleştirmesini
getirdi. İnsan ilişkilerinin çözülmesi, bireyin parçalanması kaçınılmazdı.
Bu
düzen içinde sadece çalışmak ve tüketmek durumunda kalan kişi, gösterilen
hedefe gergedanlar gibi koşmaktadır.
Hayvansal
olan bu yaşamda kültür ve sanatın yeri yoktur. Doyma, barınma ve üreme
ihtiyaçları karşılanan bu hayvan, onu var eden insani mirastan koparılmış,
yalıtılmış, ayrılmış ve soyutlanmıştı.
İşte
bu anda, TİYATRO BİR ASALAKTIR!
Genç
insanların amatör coşku ve enerjilerini kendi bedenlerini tatmin için
kullananlar,
Eğitim
kurumlarını aile çiftliklerine çevirenler,
Etkisini
yitirmiş öğretilerini kopmasını önlemek için konserve edilmiş tek tip sanatçı
yetiştiren kurumlar,
Tiyatro
yapmanın ve para kazanmanın en kolay yolunu çocukların bozulmamış dünyasında
bulu verenler,
Reklamlarına
çocukları ve tiyatroyu alet edenler,
Tiyatroya
bir tablo gibi bakarak, onun insanla ilişkisini kavramayan ve sanatlarına buna
göre paha biçenler,
Amerikan
esprileri, Roma tipi bayağılık ve cinsellikle piyasada tutunmaya çalışanlar,
Yabancı
hayranlığı peşine takılıp kimliksizliğe sürüklenenler,
Karanlık,
kutu gibi salonlarda, seyircilerine güneşin aydınlığı yerine spotların sahne
ışığını yansıtanlar,
Yüksek
prodüksiyon masraflarıyla, yüksek bilet fiyatlarıyla tiyatrolarını yine elit
bir tabakanın hizmetine sunanlar,
Geçmişlerine
yaslanıp bugün yaptıklarıyla geniş halk kitlesine ulaşma kaygısı duymayanlar,
Büyük
misyonlar yüklenip film setleri ve seslendirme stüdyolarından çıkmayanlar,
Var
olan başkaldırı coşkusunu anlık duygulanımlara ve kaba gürültülere sığdırmaya
çalışanlar,
Tiyatroyla
karşılaşmamış insanların dolaysız yaklaşımlarını üç beş kuruş uğruna katleden
çadır tiyatrosu artığı gezginler,
Ve
kendine ekinsel bir hava verip hiçbir ekinsel düşüncesi olmayanlar,
İşte
bu anda, TİYATRO BİR ASALAKTI!
Oysa
tiyatro türkü, halay, düğün, şenlik gibi değiştirici özellikleri olan ve
insanıyla omuz omuza yürüyen bir gereksinimdir.
Öyleyse
YAŞAYAN TİYATRO bugün nerede?
………………………………………………
Öyle
kolay sanma sen bu işi kardeşim
Hemen
kalkışma tellerden şarkılar döktürmeye,
Sazı
eline bir kere almaya göresin,
Bir
görev yüklendi demektir, bilesin
Çok
ağır bir görev ve belalı...
………………………………………
Ey
şairler, gireceksiniz halkla kol kola,
Alevlerin,
fırtınaların içinden geçeceksiniz,
Hiç
durmadan yürüyeceksiniz, ama hiç durmadan.
Alçaktır
halkın bayrağına elinden düşüren de
Şurada,
geride bir kenarda gizli gizli
Bir
parçacık dinleneyim diyen de alçak!
PETÖFİ
ŞANDOR
Burjuva
mülkiyet hukuka dayanarak bir yıllık artı değerimizin getirdiği kazanımları,
"tek adam tiyatrosu" anlayışıyla kendine mal eden bu kazanımları
yanlış yönlendiren Faruk Güvenç'i ANKARA EKİN TİYATROSU ile baş başa bıraktık.
HALDUN AÇIKSÖZLÜ
MÜJDAT ALBAK
GAMZE DEMİRBİLEK
TÜLAY YORGANCI
MURAT YILANCI
BORA BALCI
Etiketler:
alternatif tiyatro,
canşenliği oyuncuları,
forum tiyatro,
sokak tiyatrosu,
tiyatro
1991 den 2013'e "NEWROZ PİROZ BE!"
NEWROZ
Dağlara... Ateşe...
21 Mart 1990'da
-Newroz Günü- Diyarbakır'da bir kız kendini yaktı.
Kürt halkı
üzerindeki baskıları protesto ediyor.
"Newroz ateşi
çalıçırpı ile değil, insan ateşi ile daha bir gür, daha bir güzel yanar."
Zekiye Alkan'ın
incecik bedeninden bir bu kaldı geriye.
Bir de, "Ben
bu işi bilerek ve isteyerek yaptım. Bu benim devlete ve düzene karşı
tepkimdir."
Başkaldıran insanı
selamlıyoruz Zekiye'de!...
Az ötede, diğer
yanımızda da bir "halk" başkaldırıyor tarihin tozlu sayfalarına,
kaderine, zulme... Başkaldırıyor, yüzyılların değişmeyen gerçeğine; ölüme.
Osiris'den bu yana
ölüp ölüp - dinliyor insanlar. Yaşamın üreticileri, yaşamı taşıyanlar.
Bir halk artık
ölümlerini, düğüne çevirerek yaşıyor, varlığını haykırıyor.
Selamlıyoruz...
Yüzyılların
mirasıdır bize tiyatro, tıpkı yaşam gibi...
Ritüellerde
paylaştı insanlar topluca ürettiklerini. Yeniden ürettiler birlikteliğin
coşkusunu. Ritüellerde tazelendi toplumsal bellek, aktardılar deneyimlerini.
Yeniden yön verdiler tarihsel sürece ritüellerde.
Bugün yaşam,
başkaldırıdan ibaret, bir halk için. Başkaldırı ve ölümden ibaret...
Bugün ritüel budur.
Birlikte yaşayabileceğimiz tek ritüel bu.
Tiyatro bir ritüel
canlandırabilir yeniden.
İşte siz ve biz
varız şu anda.
Selamlıyoruz...
Mart 1991
Etiketler:
barış,
canşenliği oyuncuları,
kürt,
newroz,
sokak tiyatrosu
14 Mart 2013 Perşembe
Laz Marks Berlin'de
laz marks emice maçlarına devam ediyor HALA!
Laz Marks Berlin'de
“İşçilerin, ezilenlerin kurtuluşu sosyalizmde!” şiarıyla yola çıkan ve üç yılı aşkın süredir sahalarda kalan Laz Marks Emice 300 maçı tamamlamış olarak 16 Mart da Berlin'de sahaya çıkıyor...
Yenilerek sahalarda kalan Laz Marks Emice;
"Bacular uşaklar, biliyorum bu cünlerde marksist olmak, komünist olmak zor bir iştir. Niceliğimiz yoktur yan çok kalabaluk değiliz, hamsiler cibi azalduk ama niteliğumuz bakidir.
Son zamanlarda plaza kadavralarının deduğu gibi sınıf mücadelesi bitmemuştur, farklı araçlarunla devam edeyi. Gittikçe maçlarumuzun azalmasu, sahlarun bize engellenmesi ha bu endüstriyel futbolun, şikeci düzenin sonucudur.
Diyeceksunus ki; emice yıllarun gazetecileri kendilerine köşe bucak bulamayi, tayipgillere karşu olan herkes nefes bile alamayi, sen sesunu çok çıkarma bir kaç yerden de olsa sözünü duyurabiliyorsun... Doğru olabilirsunuz ama haklu deyulsunuz... Kimi solcu olduğunu söyleyen tv kanaları bile bana tahammül edemiyiler, sahalaru bana kapatayiler ama liboşlara sonuna kadar açayiler. Bu engeller dostların gülleri yıldıramaz bizu…
Buradan bir çez daha tekrar edeyrum çi, ha bu dünya, komünist bir dünya olana kadar maçlara devam edeceğum.
Komünizmin hayaleti dolaşmaya devam edecek...”
Diye işçilere, ezilenlere tüm dünya halklarına seslendi…
Halkların yoldaşlığı ve barış için; daha çok komünizm, daha çok sınıf mücadelesi gerekliliğiyle sahalarda kalmaya devam edeceğiz.
CANŞENLİĞİ OYUNCULARI
14 Mart 2013-03-14
13 Mart 2013 Çarşamba
ayşe'nin hikayesi/forum tiyatro
Kadın olmak, ülkemizde ve dünyada nasıl bir şey diye sunduğumuz Forum Tiyatro da sonuç olarak kadınlar, önce kadın değişmelidir, kararına vardılar.
Kadınların yoğun katkıları ve tartışmalarıyala birde hükümete mesaj verildi; "madem üç çocuk beş çocuk yapın diyerek, kadını ev işçisi yani ev kadını yapıyorsun, o zaman onun sigorasınıda yapacaksın primini de ödeyeceksin..."
Altı oyuncu ve bir liderle gerçekleştirdiğimiz forum tiyatromuz da, ona yakın kadın sahneye çıkıp rol yaptı ve yüzlerce kadın düşüncelerini bizimle paylaştı.
Bir şeylerin değişmesini istiyorsak önce işe kendimizden başlamalıyız kararını aldık...
Yeni forum tiyatrolarda birlikte olmak üzere...
KADININ KURTULUŞU KENDİ ESERİ OLACAKTIR!
Kaydol:
Yorumlar (Atom)












