21 Mart 2013 Perşembe

8 Ocak 1991'de yayınlanan çıkış bildirgemiz...




12 Eylül felsefesi devam ediyor...

24 Ocak kararları ile liberal anlayışın yer­leştirilmesi ancak gelenekten gelen askeri zor ile gerçekleştirildi. Kapitalizmin tekelci aşamaya doğru gire­bilmesi, resmi terörün uygulanması ve kitle iletişim araçlarının kullanılmasına bağlıydı. Bu; işçinin üretimine yabancılaşmasını, emeğinin değersizleştirmesini getirdi. İnsan ilişkilerinin çözülmesi, bireyin parçalanması kaçınılmazdı.

Bu düzen içinde sadece çalışmak ve tüket­mek durumunda kalan kişi, gösterilen hedefe gergedan­lar gibi koşmaktadır.

Hayvansal olan bu yaşamda kültür ve sanatın yeri yoktur. Doyma, barınma ve üreme ihtiyaçları karşılanan bu hayvan, onu var eden insani mirastan koparılmış, yalıtılmış, ayrılmış ve soyutlanmıştı.

İşte bu anda, TİYATRO BİR ASALAKTIR!

Genç insanların amatör coşku ve enerjilerini kendi bedenlerini tatmin için kullananlar,

Eğitim kurumlarını aile çiftliklerine çevi­renler,

Etkisini yitirmiş öğretilerini kopmasını önlemek için konserve edilmiş tek tip sanatçı yetiştiren kurumlar,

Tiyatro yapmanın ve para kazanmanın en kolay yolunu çocukların bozulmamış dünyasında bulu verenler,

Reklamlarına çocukları ve tiyatroyu alet edenler,

Tiyatroya bir tablo gibi bakarak, onun insan­la ilişkisini kavramayan ve sanatlarına buna göre paha biçenler,

Amerikan esprileri, Roma tipi bayağılık ve cinsellikle piyasada tutunmaya çalışanlar,

Yabancı hayranlığı peşine takılıp kimliksiz­liğe sürüklenenler,

Karanlık, kutu gibi salonlarda, seyircilerine güneşin aydınlığı yerine spotların sahne ışığını yansıtanlar,

Yüksek prodüksiyon masraflarıyla, yüksek bilet fiyatlarıyla tiyatrolarını yine elit bir tabakanın hiz­metine sunanlar,

Geçmişlerine yaslanıp bugün yaptıklarıyla geniş halk kitlesine ulaşma kaygısı duymayanlar,

Büyük misyonlar yüklenip film setleri ve seslendirme stüdyolarından çıkmayanlar,

Var olan başkaldırı coşkusunu anlık duygu­lanımlara ve kaba gürültülere sığdırmaya çalışanlar,

Tiyatroyla karşılaşmamış insanların dola­ysız yaklaşımlarını üç beş kuruş uğruna katleden çadır tiyatrosu artığı gezginler,

Ve kendine ekinsel bir hava verip hiçbir ekinsel düşüncesi olmayanlar,

İşte bu anda, TİYATRO BİR ASALAKTI!

Oysa tiyatro türkü, halay, düğün, şenlik gibi değiştirici özellikleri olan ve insanıyla omuz omuza yürüyen bir gereksinimdir.

Öyleyse YAŞAYAN TİYATRO bugün nere­de?

………………………………………………

Öyle kolay sanma sen bu işi kardeşim

Hemen kalkışma tellerden şarkılar döktürmeye,

Sazı eline bir kere almaya göresin,

Bir görev yüklendi demektir, bilesin

Çok ağır bir görev ve belalı...

………………………………………

Ey şairler, gireceksiniz halkla kol kola,

Alevlerin, fırtınaların içinden geçeceksiniz,

Hiç durmadan yürüyeceksiniz, ama hiç durmadan.

Alçaktır halkın bayrağına elinden düşüren de

Şurada, geride bir kenarda gizli gizli

Bir parçacık dinleneyim diyen de alçak!

PETÖFİ ŞANDOR


Burjuva mülkiyet hukuka dayanarak bir yıllık artı değerimizin getirdiği kazanımları, "tek adam tiyatrosu" anlayışıyla kendine mal eden bu kazanımları yanlış yönlendiren Faruk Güvenç'i ANKARA EKİN TİYATRO­SU ile baş başa bıraktık.


HALDUN AÇIKSÖZLÜ

MÜJDAT ALBAK

GAMZE DEMİRBİLEK

TÜLAY YORGANCI

MURAT YILANCI

BORA BALCI

Hiç yorum yok: