12
Eylül felsefesi devam ediyor...
24
Ocak kararları ile liberal anlayışın yerleştirilmesi ancak gelenekten gelen
askeri zor ile gerçekleştirildi. Kapitalizmin tekelci aşamaya doğru girebilmesi,
resmi terörün uygulanması ve kitle iletişim araçlarının kullanılmasına
bağlıydı. Bu; işçinin üretimine yabancılaşmasını, emeğinin değersizleştirmesini
getirdi. İnsan ilişkilerinin çözülmesi, bireyin parçalanması kaçınılmazdı.
Bu
düzen içinde sadece çalışmak ve tüketmek durumunda kalan kişi, gösterilen
hedefe gergedanlar gibi koşmaktadır.
Hayvansal
olan bu yaşamda kültür ve sanatın yeri yoktur. Doyma, barınma ve üreme
ihtiyaçları karşılanan bu hayvan, onu var eden insani mirastan koparılmış,
yalıtılmış, ayrılmış ve soyutlanmıştı.
İşte
bu anda, TİYATRO BİR ASALAKTIR!
Genç
insanların amatör coşku ve enerjilerini kendi bedenlerini tatmin için
kullananlar,
Eğitim
kurumlarını aile çiftliklerine çevirenler,
Etkisini
yitirmiş öğretilerini kopmasını önlemek için konserve edilmiş tek tip sanatçı
yetiştiren kurumlar,
Tiyatro
yapmanın ve para kazanmanın en kolay yolunu çocukların bozulmamış dünyasında
bulu verenler,
Reklamlarına
çocukları ve tiyatroyu alet edenler,
Tiyatroya
bir tablo gibi bakarak, onun insanla ilişkisini kavramayan ve sanatlarına buna
göre paha biçenler,
Amerikan
esprileri, Roma tipi bayağılık ve cinsellikle piyasada tutunmaya çalışanlar,
Yabancı
hayranlığı peşine takılıp kimliksizliğe sürüklenenler,
Karanlık,
kutu gibi salonlarda, seyircilerine güneşin aydınlığı yerine spotların sahne
ışığını yansıtanlar,
Yüksek
prodüksiyon masraflarıyla, yüksek bilet fiyatlarıyla tiyatrolarını yine elit
bir tabakanın hizmetine sunanlar,
Geçmişlerine
yaslanıp bugün yaptıklarıyla geniş halk kitlesine ulaşma kaygısı duymayanlar,
Büyük
misyonlar yüklenip film setleri ve seslendirme stüdyolarından çıkmayanlar,
Var
olan başkaldırı coşkusunu anlık duygulanımlara ve kaba gürültülere sığdırmaya
çalışanlar,
Tiyatroyla
karşılaşmamış insanların dolaysız yaklaşımlarını üç beş kuruş uğruna katleden
çadır tiyatrosu artığı gezginler,
Ve
kendine ekinsel bir hava verip hiçbir ekinsel düşüncesi olmayanlar,
İşte
bu anda, TİYATRO BİR ASALAKTI!
Oysa
tiyatro türkü, halay, düğün, şenlik gibi değiştirici özellikleri olan ve
insanıyla omuz omuza yürüyen bir gereksinimdir.
Öyleyse
YAŞAYAN TİYATRO bugün nerede?
………………………………………………
Öyle
kolay sanma sen bu işi kardeşim
Hemen
kalkışma tellerden şarkılar döktürmeye,
Sazı
eline bir kere almaya göresin,
Bir
görev yüklendi demektir, bilesin
Çok
ağır bir görev ve belalı...
………………………………………
Ey
şairler, gireceksiniz halkla kol kola,
Alevlerin,
fırtınaların içinden geçeceksiniz,
Hiç
durmadan yürüyeceksiniz, ama hiç durmadan.
Alçaktır
halkın bayrağına elinden düşüren de
Şurada,
geride bir kenarda gizli gizli
Bir
parçacık dinleneyim diyen de alçak!
PETÖFİ
ŞANDOR
Burjuva
mülkiyet hukuka dayanarak bir yıllık artı değerimizin getirdiği kazanımları,
"tek adam tiyatrosu" anlayışıyla kendine mal eden bu kazanımları
yanlış yönlendiren Faruk Güvenç'i ANKARA EKİN TİYATROSU ile baş başa bıraktık.
HALDUN AÇIKSÖZLÜ
MÜJDAT ALBAK
GAMZE DEMİRBİLEK
TÜLAY YORGANCI
MURAT YILANCI
BORA BALCI

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder