YÜZLERİMİZİ ARIYORUZ
Sabah kalktığınızda aynaya bakıp yüzünüzü bulabiliyor musunuz.
Böyle bir ülkede, böyle bir dünyada yaşıyor olmaktan dolayı utanmıyor musunuz?
Arsızca yüzünüze bakabiliyor musunuz? Gözümüzün önünde insanlar katlediliyor,
köyler boşaltılıyor, yakılıyor, kan gözyaşına karışıyor ve insanları boğuyor,
yüzsüzleştiriyor. Her şey ama her şey olağan hale geliyor. Şehirler yok ediliyor...
Kentler, köyler ve insanlar yakılıyor. Artık ortası yok, ya
seyirciyiz bu vahşetin ortasında, sırasını bekleyenler olarak ya da öfkesini
örgütleyip barbarlığın karşısında ezilenlerden yana saf tutup taraf olmaktayız.
Ortası yok yaşamımızın ya barbarlık gelecek ya da...
Barbarların
hüküm sürdüğü bir dünyada yaşıyoruz ve insanların yüzünü yitirdiğini görüyoruz.
Herkesin susup fotoların konuştuğu bir dönemi yaşıyoruz. Medyanın yargılayıp,
burjuvazi (devlet) adına infaz ettiği günümüzde yüzlerimiz gittikçe kayboluyor
ve yitiyor.
Yeni bir oyunla ölümlere ağıt yakıyoruz, yok olan kentlerin ardından şiirler yazıyoruz.
Yüzünü Yitiren Şehir adlı oyunumuz, bütün dünyada yüzü kaybolmakta olan
şehirlerdeki ölümlere bir ağıt yakıp, ölümü seçen ölümsüzlere saygıyla bitiyor.
Nazım
Hikmet'in şiirlerinden yola çıkarak hazırladığımız bu oyun, oyunculuk
performansı üzerine bir çalışmadır aynı zamanda. Uzumda yalnız kalanların
hikayesi, yok olan kentlerin ortasında yüzleşen oyuncuyu ve seyirciyi
betimlemektedir.
YÜZÜNÜ YİTİREN ŞEHİR
PROLOG: MERHAMET YOK MU?
Aç insanlar merhamet dilenirler. Sokaklarda onlarcasına tanık
olduğumuz, dönüp bakmadığımız insanlardan iki açla sahnede yüzleştigimiz de ve
yok olan insanca duyguların, değerlerin bütün çıplaklığıyla karşımızda
somutlandığında tavrımız ne olur?
İki aç adam, kuru ekmek, parlak-kırmızı
kuşak
I. EPİSOD: ZENCİ ŞOFÖR
Pamuk tarlalarında çalışan işçilerin güneşten kavrulmuş
bedenlerinden çıkan yanık ezgiler Missisippi'nin akar sularına karışır,
binlerce pamuk işçisi, toprak sahipleri güzel malikanelerinde rahatça
oturabilsinler, yakalarında beyaz mendillerle dolaşıp, ceplerinde sıcak, sarı
altınlara sahip olabilsinler diye sabahtan akşama kadar güneş altında pamuk
toplarlar. Şoför Lui'nin Klux Klan'lar tarafından katledilmesi ne ilk ne de son
olacaktır. Irkçılık Missisippi'de insanların yaşama haklarını ellerinden alır.
Geride sadece Şoför Lui'nin karısının attığı çığlık ve yakılan ağıtlar.
II. EPİSOD: HİROŞİMA 1945
Hiroşima "Değerli Kent" anlamına geliyor. Değerli
kenti yerle bir ettiler. Hiroşima'da atom bombacının atıldığı gün doğum
yapmıştır bir kadın, içinde ölüm taşır. Kızı yaşayacak ve barış dolu bir dünya
içinde mutlu olacaktır Anne ve kızın küçük dünyalarında ölüm çoktan kapıda
hazır beklemekledir.
III. EPİSOD: KALKUTA'DA BİR POLİS KARAKOLUNUN YÜKSEK DUVAR
DİBİ..
İnsan öldürmek bir sanattır işkence aletlerinin yoksa kemikten
mi paslandığını iyi bilmek gerekir. Yaşlı bir kadının kucağında ağlayan minik
yavruyu kaldırıp akan suyun içine fırlatacak kadar cani olmak gerekir,
işkencenin her türlüsü bir zevktir işkenceciler için. Ve onlar için insan
öldürmek bir sanattır...
IV.EPİSOD:
SİVAS 1993
(ATEŞ VE KARANLIK)
Sivas'ta yakılan 35 güzel insana adanmıştır ateş ve karanlık.
"Ne mutlu bize ki insan olmuşuz, insan sevgisini gerçek bilmişiz, insanın
dalında açıp gülmüşüz."
V. EPİSOD: ŞEHİR
Savaştan dönen bir askerin bunalımı ve halüsinasyonları, kendi
şehrinde sevdiklerinin ve değerlerinin yokoluşu anlatılmaktadır. Gerçek ile
kabusun arasında bir 3. cadde aramaktadır asker Savaşta km döken eziyet eden
bir kahramandır, döndüğünde şehrinde delilerden başka kimseyi bulamaz. Karısı
ve kızı yoktur ortada, evi yıkılmış tanıdığı sokaklar değişmiş, binalar yerle
bir olmuştur. "Savaşın buralara kadar gelebileceğini hiç
düşünmemiştik"
EPİLOG: AYDIN ÖLDÜRMESİ
(BİR YARGISIZ İNFAZ VE DUYUYORUM NAL
SESLERİNİ GELİYOR BİZİMKİLER)
Kitabı basıma hazırlanmış bir aydının bilerek ve isteyerek kendi
katiline, ölümüne yürümesi.
Sonra ateşin varlığı.
Sonra ölüp ölümsüzleşme ölüp
ölümsüzleşme
DUYUYORUM NAL SESLERİNİ
GELİYOR BİZİMKİLER!
CANŞENLİĞİ OYUNCULARI
Tülay Yongacı
Aynur Gülmez
Nevzat Süs
Müjdat Albak
Cüneyt Sezer
Serdar Erkılıç
Server Güner






Hiç yorum yok:
Yorum Gönder